Bu konuda yazılmış binlerce makale olduğu aşikar. Ancak herkesin kendince bir nedeni olduğu da ortada. Bu nedenle hemen hemen tüm projelerde Ubuntu kullanmamın nedenini anlatmaya karar verdim.

Aşağı yukarı 13 yıldır sistemler yönetiyorum. Dolayısıyla bir çok projenin içerisinde bulundum ve bulunmaya devam ediyorum. Etrafımda bir çok arkadaşım Ubuntu'ya olan düşkünlüğüme şaşırıyor. Özellikle 10 yıl gibi bir süre FreeBSD ile çalışmış birinin Ubuntu tercihini yadırgıyorlar.

Çoğunluğun tercihi doğru olmak zorunda degildir.

Aynı zamanda piyasadaki CentOS düşkünlüğü ortada. Önceden yapılandırılmış ve çalışan bir çok projede karşılaştığım dağıtım CentOS. Bu yazıyı dağıtım ya da farklı işletim sistemlerini çarpıştırmak niyetinden uzak tutarak bitirmeye çalışacağım. Ancak muhtemelen bazı noktalarda olacak olan bu.

Çalışmaya başladığım ilk şirkette FreeBSDler ile karşılaştım. O sıralarda FreeBSD tecrübem yok denecek kadar azdı. Zaman içerisinde elbette haşır neşirliğim arttı ve 10 yılım geçti. Bir sürü farklı servisi üzerinde geliştirdik ve yayınladık. Elimizdeki sunucular şimdi ile kıyaslanamayacak kadar küçük donanımlardı. Hepi topu 512MB RAMi bulunan Pentium 3 sunucular ile bir çok iş başarılmıştı. Zamanına göre FreeBSD oldukça önemli avantajlar sağlıyordu. Bunların en başında da süphesiz ports tree geliyor. Mümkün olan hemen herşeyi biraz daha optimize olarak yeniden derlemek performans anlamında uçurum kenarında olan bu sunuculara oldukça iyi geliyordu.

Fakat yıllar geçti ve donanım daha ucuza ulaşılabilir bir hal almaya başladı. Yatırım konusunda cimri davranan şirketi buna ikna etmek ne kadar zor oluyorsa da eskisi kadar sefalet içinde değildik. Donanım kaynağım genişleyince uzun suren compiling partilerine daha az ihtiyaç duymaya başladım. Hiç bir CFLAG biraz daha RAMin ve CPU'nun verdiği hazzı sağlayamadı elbette. Dolayısıyla binary packed daha çekici bir hal almaya başladı. Hele ki sanallaştırma teknolojileri ile birlikte işin rengi iyiden iyiye FreeBSD ekseninden kaydı.

Elbette tek nedeni bu değil ama konuyu sündürmek istemiyorum. İlk olarak Open SUSE ile ilgilenmeye başladım. Bunun tek nedeni SUSE Studio denen harika araca sahip olması. Ancak özellikle OS upgradelerde yaşattığı anlamsız çile ve istediğim paket çeşitliliğini bulamadığım için kısa sürede kendisi ile yollarımızı ayırdık.

Archlinux pişmanlıktır!

Kısa bir süre çok da istemediğim Archlinux ile önemli bir proje yaptık ve anında ağzımızın payını aldık. Bela isteyen productionda kullanabilir.

Debian bir tercih olabilirdi ancak katı özgür yazılım gestapoluğu beni hep rahatsız etmiştir. Ne kadar rahatsız olsam da Debian Package Manager hep mükemmeldi. Bu sıralar Redhat furyası yüzünden CentOS göz önüne çıkmaya başlamıştı. Hatta yer yer Scientific de aynı şekilde.

Redhat ile 98'de tanışmıştım. O zamandan bu zamana özellikle paket yöneticisinde devrimsel bir değişiklik göremiyorum açıkçası. Halen bağımlılık yönetimini geriye dönük yapamıyor bu RPM tabanlı dağıtımlar. Kaldırdığım bir paketin bin adet kullandığı kütüphaneyi diskimde görmek istemiyorum. Ancak ne CentOS ne de diğer RPM tabanlılar bunu asla yönetemedi. Bildiğim kadarıyla da halen yönetemiyorlar.

Özellikle en popüler olan CentOS'un bu konuda bir hamle yapmasını beklerdim ama maalesef. Öte yandan paket sürümlerinin olukça eski olması da itici taraflarından biridir benim için.

Araya bir bilgi vermek gereği ile konuyu ilgili olarak böleceğim. Bu bahsettiğim dağıtımlar ve daha fazlasıyla ilk kez tanışıyor değildim. Yıllar içerisinde 10larca dağıtımı gerek kişisel bilgisayarımda gerekse projelerde zaten kullandım. Bu kararları alırken de tüm bu tecrübelerin birikimlerinden faydalandım.

Sonunda zaman zaman kullandığım, hemen hemen hiç başıma bela olmayan Ubuntu'ya eğilmeye karar verdim. Ubuntu'nun çıkışı onu sunucularda kullanmak isteyecek insanları ürkütüyordu. Sanki o hep basit, pek işe yaramaz ve genellikle son kullanıcıyı hedefleyen bir dağıtım gibiydi. Fakat kullanımı kolaylaştırmak için gösterdikleri çabayı, sunucu sürümlerinde de gerçekleştirmeyi başardılar.

Tüm bağımlılık yönetimini yapabilen bir paket yönetim sistemi mevcut. Aynı zamanda son derece geniş paket çeşitliliği sistem yöneticisini yalnız bırakmıyor.

LTS sürümlerinin güncelliği, herhangi bir CentOS sürümünden bile daha güncel. LTS ya da ara sürümlere upgrade inanılmaz kolay. Öte yandan 3. parti geliştiricilerin kesinlikle Ubuntu repositoryleri mevcut. Artık yavaş yavaş standartları koymaya başladı diye düşünüyorum.

Tüm dağıtımları inceledim diyemem ancak systemd dönüşümünü oldukça hızlı yapmış ve geriye dönük uyumluluğu oldukça iyi sağlamış bir dağıtım Ubuntu. Stock paketlerinin ön tanımlı konfigürasyon dosyalarının zenginliği ve maintainerlar tarafından yapılan minik konfigurasyon araçları... Gerçekten hayatı kolaylaştırıyor.

Üzerinde neredeyse 100 Gbite varan trafikler döndüren web servislerinden tutun da videoları işleyen CPU/GPU kümelerine kadar bir çok alanda Ubuntu tercih ediyorum. CentOS kullanan ve Ubuntuya göçen çok kişi gördüm ancan Ubuntu'tan göçe hiç rastlamadım.

Uzun lafın kısası, Ubuntu kullanmamak için bir neden göremiyorum.