Haydi bakalım ziyaretçi!
Geldin yine bir silkeleme yazısına.
Bayılırım insanların “Hadi len ordan” diyeceği şeyler yazmaya.
Ama sen farklısın, sen başkasın ziyaretçi. Sen böyle şeyler söylemezsin! Bunu hissedebiliyorum…

İlkokul’da teneffüs zili çaldığında, sanki yarın yokmuşçasına koşardık. Nereye gittiğimizi bilmeden sadece koşardık. Hayvan gibi koşardık hem de. Ter içinde kalıp, suratlarımız kıp kırmızı olana kadar koşardık.
Şirketler de böyle koştu ve koşuyor Cloud’a doğru. Hayvan gibi… Önünü ardını düşünmeden.
İlkokul çocuklarından bir fark var ama. Dürüst olmalıyım. Burada hedef belli, şirketler nereye koştuğunu çok iyi biliyor. Hedef, hyper scaler sağlayıcıların kucağı. En iyi kim oturacak? En iyi kim yerleşecek o kucağa?
Popoyu hafif yerleştirenler hemen başarı hikayeleri anlatmaya başlıyorlar.
“Tüm servislerimizi başarıyla Tömbelek Bulut Hizmerleri’ne taşıdık! Tömbelek Kubernetes Service ile %500 daha hızlıyız!” *
Herşeyden önce neden bunlar hyper scaler yahu? Yani bildiğimiz bir veri merkezinden bunları ayıran ne? Yani mesela İstanbul’un farklı semtlerinden bulunan bir sürü veri merkezi tam scale olamıyor mu?
Bildiğimiz veri merkezlerinden daha fazla sunucuya sahip ama tam da ne kadar adet acaba bu sunucular emin olamadığımız şeylere hyper scaler mı demeye karar verdik?
Bıktım usandım bu gevşek tanımlardan. Veri merkezi ulan işte!

Kiminin web konsolu var, API arayüzü var, kiminin ise yok. Kimisinin bir takım otomasyonlar ve modifikasyonlarla sağladığı kendine özgü hizmetleri var, kimisinin yok.
Böyle süslü isimler, büyülü bir anlam katıyor. Sanki normalinden başka bir şeymiş gibi algılanıyor.
Ziyaretçi! inan bana çok ciddi bir problem bu. Sektöre yeni girmiş meslektaşlarım, bunlardan başka bir şey görmediği için tek gerçeğin bu tip sağlayıcılar olduğunu düşünüyorlar.
2 tane dedicated sunucu sahibi olmanın ve işini orada koşturmanın akıl hastalığı olduğunu düşünüyorlar.
Bu hyperscaler sağlayıcıların etrafında gelişen bir ekosistem var. Kubernetes de bu sürece tüy dikti.
Çünkü artık herkes servisini ya da yazılımını bir container içerisine koyuyor, replica sayısını arttırıveriyor ve hop al sana scaling. Çok fena scale oluyoruz.
Öylesine scale oluyorız ki, kullandığımız kadar ödüyoruz. Tadına doyamıyoruz ve biraz daha scale oluyoruz. Çünkü bizimle birlikte sağlayıcımız da scale oluyor.
Sağlayıcımız hyper scale olurken biz normal scale oluyoruz. Ay sonunda fatura gelince, gözlerimiz scale olmaya başlıyor sonra girenden ötürü başka şeyler scale oluyor…
Ne olursa olsun, biz scale olmaya doyamıyoruz. Çünkü bulutların üstündeyiz! Yaşasın cloud computing…
Yahu zaten cloud agnostic değil miyiz? Bir hyperscaler’dan öbürüne kelebek gibi uçarız gerekirse.
Cloud agnostic teriminin tam olarak ne olduğunu bilmiyorsan, hiç dert etme. Hemen aşağıda bir kaç saniye içinde konuyu özetleyen bir video linki var.
Peki senin alt yapın her yerde çalışıyor mu ziyaretçi?
Bir muteber hyperscaler sağlayıcıdan bir diğerine geçmek için bir ön hazırlık yapıldı yakın zamanlarda. Ekipler çalıştı, beyinler zıngırdadı.
Sonuç güzel, tabiki de rahatlıkla geçiş yapılıyor. Tek yapılması gereken, alt yapının %80’ine yakınını değiştirip yeni muteber hyperscaler sağlayıcıya uyarlamak gerekiyor.
Lan bunun neresi agnostic? demeden geçemedim. Neredeyse baştan yapılandırdığın bir servisin neresi agnostic?
Tam da sorun burada. Vendor lock-in denen o meşhur konu.
Yahu vendor öyle bir kitlemiş ki, çekiyorsun çıkmıyor. Dibine kadar afedersin…
Bu geçişin ortalama alacağı zaman da 6 ay olarak belirlendi. İdeal bir süre, bir sürü şey değişecek. Ben bunlar konuşulurken çoktan dalıp gitmiştim anılara.
İlk aklıma gelen anılardan biri, hızla ofise giren şirket ortaklarından birinin heyecanlı haliydi.
“Gökhan acil konuşmamız lazım. Hedehodo şirketini biliyorsun çok büyük bir şirket ve servis sağlayıcıları ile araları çok fena bozulmuş. Acilen taşınmak istiyorlar, organize eder misin?”
Böyle bir konu çok nadir olsa da daha önce karşılaşmadığım bir durum değildi ziyaretçi. Benimle paylaşılan numaradan ilgili kişilere ulaşıp ilk görüşmeyi yaptım.
Durum aşağı yukarı şöyle;
Ülkenin oldukça büyük şirketlerinden biri, mevcut servis sağlayıcısı ile fena kapışmış ve bunun sebebi bir süredir dengesiz görünen faturalar. Ayın bitmesine 4-5 gün kalmış olmasına rağmen, ayın başına kadar oradan ayrılmak istiyorlar. Açıkçası hiç ideal bir durum değil ama çalıştığım şirket için de iyi bir fırsat.
Aşağı yukarı 130TB boyutunda total bir verinin transferi gerekiyor. Bu verinin bir kısmı bildiğimiz ivir zıvır dosya olmasının yanında bir kısmı da sanal sunucu diskleri. Eh dedik bu kısmı iyi. Sanal diskleri kolaylıkla alır, dönüştürür ve kendi platformumuzda çalıştırıveririz. Ama öyle olmadı. Dedim ya araları bozulmuş diye. Mevcut servis sağlayıcıları sanal diskleri export etmek istemiyor. Bu nedenle her bir sanal sunucunun tek tek oluşturulması ve hedeften gerekli tüm konfigürasyon dosyalarının ve verilerin taşınması gerekiyor.
Uzun lafın kısası, 4-5 gün içerisinde bu kadar veriyi taşıyabildik ve sunucularını birebir oluşturduk. Çünkü kimse hyper değildi ve kimse agnostic değildi.
Network ayarı, işletim sistemleri, konfigürasyon dosyaları ve data transfer. DNS değişikliği… perde.
Bir hyperscaler sağlayıcıdan diğerine taşımaya niyetlenilen alt yapı, bu 130TB’lik alt yapının 10’da 1’i kadar küçük bir alt yapı bu arada.
Düşünüyorum da iyi ki eskiden agnostic değilmişiz yahu…
Velhasıl temiz kitliyorlar, şahane kitliyorlar. Bir hyperscaler sağlayıcının servisi bir diğerine uymuyor. Herhangi bir iş yapabilmek için, kendilerine özgü servisleri seve seve kullandırıyorlar. Sonra gel de taşın oradan başka bir yere. Teknoloji gelişti, stabilite arttı. Ancak anlayış daraldı, esneklik kalmadı ziyaretçi. Geçmiş olsun…
Bu yazıyı bitirmeden önce, eski bir emektardan bahsetmek istiyorum. Çiftçinin dostu, emekçinin yanında yazılımlara hayranım.
Bütün bu veri taşımalarında faydalandığım mübarek bir yazılım var. Hatları patlatırcasına, hunharca veri transferi yapmaya imkan tanıyor.
İşin aslı bu kısım için epeyce hazırlandım. Bu yazılım için bir web arayüzü de geliştiriyordum ama çok tembelliğime geldi. Hiç uğraşacak halim yok.
O nedenle sadece adından bahsedip, gerisini sana bırakacağım ziyaretçi. Çünkü muhtemelen sen de bir S3’den başka bir S3’e replikasyon yapıyorsun maalesef.
Olur da günün birinde S3’nin tek storage olmadığını farkeder de oradan büyük veriler taşıman gerekirse, Tsunami UDP dostundur.
Bugün de avantanı buldun ziyaretçi. Hadi yine iyisin.